İÇTEDİR YANGIN
Bir dal kopar gövdesinden özünden yaprağına çınar üşür. Bir beden düşer toprağa kanı sular toprağı, coğrafya ürker , saramam diye naaşını. Altaylardan kopan çığlıklarla birlikte torunlarını karşılar bir ulu kurultay. Sonra o bedenleri Tuna nehrinin suları ile yıkarlar.
Bayrağa sarılı gencecik fidanlardan yedisi üçlere yedilere kırklara karışır bir yaz mevsiminde. Hain eller insanlığın bittiği yerde çıkarlar meydana.en olmadık biçimleriyle kan kusarlar en masum hedeflere.Sonra cemaat toplanır şadırvan diplerine.Arap yarımadasından kopan bütün çığlıklar sarar genç bedenleri.Şifa olur yaralarına.Her sarılışta “onlara öldü demeyiniz” gerçeğini haykırır lisanı halleriyle.Kollarını sıvayan genç ve yaşlı bir sürü adamlar Fırat ve Dicle’nin suları ile yıkarlar ellerini dirseklere kadar.
Ailenin gözyaşlarında, bakışlarında vatan üşür.Bir tohum düşer eğik boynu buğdayın ,başak titrer korkar,sararır utancından.Babanın feryadı dağlar yürekleri.Ana çöker acıdan.Başka bir evin görüntüleri yansır ekranlara.Bir gecekondudur yaşanan yer. Hayatlarında hiç görmedikleri beş yıldızlı otellerde tatillerini geçiren köşe yazarlarının hallerini anlamayacağından habersiz” beni de alın askere “ diye bağırır.
Bir kasaba camisinin önünde toplanır on binler.İkindi vaktidir. Musluklardan Kızılırmak, Yeşilırmak suları akar.Avuçlarına dökülen suyu alnından boyunlarına doğru götürürler.Çağrı bey ,Tuğrul bey ve Alparslan selamlar şehidini.Osman Gazi arkasındadır Şey Edebalı’nın.Ertuğrul Gazi kıyamdadır şimdi.
Bu memleketin gülleri düşer toprağa.canlarını can vermek için geleceğe feda ederler.Ve birileri bu olaylarda hiç subaylara bir şey olmaz gibi laflar ederken insanlığın en alçaldığı noktaya tepe taklak giderken acılara başka acılar eklenmeye devam eder.Bir yarbay ,Bir binbaşı ve bir onbaşı tarih önünde ,haysiyetli bütün diller ve vicdan önünde sanki yalanlamak için bir iğrenç zannı,iftirayı kavuşurlar toprakla.Yarın köşelerinden ne yazacaklarını bilemediğim AİDS’li ruhlar acaba layık oldukları kanalizasyon çukurlarına geri dönerler mi mahcubiyetlerinden ya da utanacak kadar onur var mıdır bu insancıklarda?
Çanakkale tepelerinde bayrağa sarılma fırsatı bile bulamadan toprağın kara bağrına sığınanlar
saf tutmuştur dualarla birlikte niyetlerin en safıyla. Kocatepe ve Dumlupınar’a haber çoktan gitmiştir. Sakarya’dakiler yine hüzünlüdür şimdi. Kafkas cephelerinde donarak hayatlarını kaybeden on binler secdededir şimdi.Yüzlerinde doğunun sert kışlarından kalan buz taneleri göz yaşları ile yanaklarına süzülmüştür.
Canını cananından aziz bilip bölgeye gönüllü giden yarbaydan ,onun ruh yüceliğinden nasıl helallik istemeye yüzümüz olacak ki?Ya onlar terörün tırmanışını seçimlerin ertelenmesi gibi sebebe bağlamaya çalışan sözde kelli felli gazetelerin erdem fukarası zavallı kalem ehli.Hala ar duvarınızda mahrem olan bir tuğla kaldıysa özür dilemelisiniz.Son iki ayda yazdıklarınızı ,televizyon ekranlarında söylediklerinizi alt alta ,yan yana getirip kırk yoksul sevindirip ruhlarınızı yıkamalısınız.Yoksa tarih önünde tükürülecek yüzünüz bile kalmayacak.
Bir umut patlayan mayınla birlikte ,başka umutlara koşacak yerde düşer toprağa.Belki d e tanınmayacak hale gelen bedenin,mübarek kanıyla yıkanmış yüzünün bir yerinde bütün karanlığa meydan okuyan pırıl pırıl gözleri vardır şehidin.Büyük ihtimalle “Yenemediniz beni,sizin beni yenmeniz mümkün değil,zavallılar …” diye sesleniyor.
Çaldıran ovasından kalkan erler,Mohaç ve Ridaniyeli komutanlar ıslak ayaklarına geçiriyorlar çarıklarını.Kimi kılıcını,kimi gürzünü ,kalkanını bırakıyor çeşmenin boş yalağına.Az sonra başlayacak namaz için ,bağırlarına basacakları şehit subaylara,erlere son görevlerini yapmak için saflara karışıyorlar.
Ve Hira dağı aydınlığında kutup yıldızları inmiş yeryüzüne .Güne karışmış berrak yüzleri.Şefaat nidalarıyla bayrağa sarılı tabutun içine uzanıyor elleri.Beyaz kefene dokunuyor,ellerinin ayalarını yüzlerine sürüyor şefkatle adaşlarının.
Esfel-i safilinler zafer naralarıyla inletirken bir mağara duvarını,bir ağaç dibini,bir evin salonunu,yandaşları,işbirlikçileri gazete,televizyon,dergi,internet aracılığıyla kusarlarken irinlerini saflar sıkıştırılıyor.Bir ses, nasıl bilirdiniz ,diye soruyor üç kez.Cevaplar kesin.Cevaplar feryat.Aynı ses ,hakkınızı helal ettiniz mi ,diye üç defa daha soruyor.Cevaplar yine kesin.Cevaplar bu defa mahçup, ezik,boğazında düğümlenen bir soruya ramak kala duruyor insanlar.İçlerinden acaba biz sizin hakkınızı nasıl öderiz diye geçirdikleri belli.
Bir ses ,er kişi niyetine ,diye sesini acıyla karıyor.milyonlarca er kişi aynı samimiyet ,aynı derinlikte baş parmaklarını kulağın yumuşak dokularına ulaştırıyor.
Yüzler kıbleye dönük
Kıbleden saadet esintileri tabutun üzerindeki bayrağı dalgalandırıyor.
Yüzler merhamete açık.
Yüzlere kıble yönünden ruhun algılayabileceği bir ferahlık ,bir farklı huzur hüznü dokunuyor.
Sağ el sol elin bileklerinde,başlar eğik fanilerde.Bağlana eller sesin en tılsımlı sözleriyle ürperiyor.Şehidin bedeni musalla taşında.Nöbetteki erin gözlerinden damlalar düşüyor sessizce.Sesin sahibinin çok ötesinde buluyor yankısın ses.On binlerin ,yüz binlerin sesine milyonların sesi ekleniyor.Ne caddedekiler duyuyor ne televizyon ekranında izleyenler:
-Allahüekber.
Onlar birer candı.Her düşüşte toprağa binlerin yüz binlerin milyonların yüreği yandı.
Onlar birer candı.Geride bıraktıkları anadır ,yardır,eştir,çocuktur,arkadaştır.Onların can evlerinde devasız bir dert tutuştu.
Onlar birer candı.Canlarına can vermek için,ülkelerinin,bayraklarının,bağımsızlık ve onlarının gereğini yaptılar.Ödülleri elbet başka bir makamın takdiridir.
Onların ardından hala siyasi çıkar hesabı yapanların, azami müştereklerde buluşma becerisi gösteremeyenlerin binlerce yıllık tarihimizden ve insanlık tarihinden çıkaracakları çok dersler olmalıdır.
Mekanınız cennet ,ruhunuz şad olsun.