Maalouf, 1993 yılında yayınlanan ve kendisine Goncourt Ödülü’nü kazandıran bu romanını gerçek bir öyküden esinlenerek yazmış. 19. yy’da Ebu-keşk Maalouf adında biri bir patriği öldürmüş ve ardından oğluyla birlikte Kıbrıs’a sığınmıştır. Ancak buradayken emirin bir hafiyesi tarafından kandırılarak memleketine geri getirilip idam edilmiştir.
Yazar, bu gerçek öykünün merkezliğinde romanın geri kalanını kendini inceden hissettiren mistik bir hava eşliğinde tamamen kurmaca şeklinde oluşturmuş. Ancak bunu o kadar ustaca yapmış ki olayların kurgusu, ince detayların ele alınışı, mekân betimlemeleri ve eski bir hikâyeyi anlatırken kendisine dayanak noktası oluşturan başvuru kaynaklarının aktarımı karşısında -ki bunlar da bu kurmacanın birer parçaları- kendinizi bir kurmacanın çok daha ötesinde bir yerlerde bulabilirsiniz.
Roman, roman baş kişisi Tanios’un şüpheli doğumundan esrarengiz kayboluşuna kadar uzanan bir süreci anlatıyor. Olaylar 19. yy’da Mısır emirliklerinden birine bağlı bir dağ köyü olan Kfaryabda’da geçiyor. Köyün yegâne idarecisi Şeyh Francis, güzelliği dillere destan Lamia, Şeyh’e kayıtsız şartsız bağlı kâhyası ve Lamia’nın kocası Gerios’un oluşturduğu troyka arasındaki sadakat ve gizlerle örülü ilişkilere, dönemin o bölgedeki siyasal ve toplumsal gelişmeleri eşlik ediyor. Romanının bu yönüyle Maalouf, mistik bir öykünün etrafında okuru her zamanki gibi bir tarih yolculuğuna da çıkartıyor.
Lamia, güzelliğini bir haç gibi taşırdı. Başkası olsa bakışları cezbetmekten kaçınmak için örtünür, kaba saba kumaşlara bürünürdü. Ama Lamia böyle yapmazdı. Sanki ışığa batıp çıkmış gibiydi. İstediği kadar örtünsün, geri planda kalsın, kalabalığın arasında kaybolsun, hiç şaşmaz kendini ele verir, fark edelirdi; tek bir davranışta bulunması, önemsiz bir şey -elini saçına götürmesi, dikkatsizlikle bir şarkı mırıldanması- yetiyordu, artık ondan başka bir şey görülmez olur, su gibi berrak sesinden başka bir şey işitilmezdi.
Tanios, çocukluğundan itibaren inişli-çıkışlı bir yaşam sürdürmeye başlar. Bir meczubun sözleriyle sarsılıp, sonrasında kendini bulma çabaları zaman içerisinde ona aşkı, ihaneti ve sadakati tattırır. Kâh zekası ve davranışlarıyla öne çıkar; kâh ayak oyunlarına gelip çözülüverir. Gerios’la birlikte Kıbrıs’a gider ve burada adeta yeniden doğar.
Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa, hayatının sona ermediğini düşün. Sona eren şey yalnızca hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır.
Geri dönüşü ise daha şaşaalı ancak bir o kadar da hüzünlü olur. Ta ki herşeyin bittiği o ana kadar.
Sırtımda, hemen dağ! Dibimde, gün batımında çakalların sesi duyulan vadi! Orada, uzaklarda denizi görüyorum, daracık denizimi, ufka doğru dar ve uzun bir yol gibi uzanan denizi!
Özgün Adı: Le Rocher de Tanios Çeviri Adı: Tanios Kayası Yazarı: Amin Maalouf Çevirmeni: Işık Ergüden (1-23. baskılar: Esin Talû Çelikkan) Yayınevi:YKY 1. Baskı Yılı: 1995 Özgün Dili: Fransızca Özgün Dilinde İlk Yayınlanma Yılı: 1993 Sayfa sayısı: 249 ISBN: 975-08-0994-7